Sağlık ve Kahve 1. Bölüm: Kafein, Hastalıklar ve Araştırmalar


Haftaya yazımın ikinci kısmını yayımlayacağım. Hangi çekirdekler ve hangi kahve yapma yöntemleri daha sağlıklıdır.

Batman Mi Yoksa Joker Mi?

2011 yılında Harvard üniversitesi tarafından yapılmış araştırmalar kahve içmenin (günde 3 cup; 1 cup = 237 ml); kadınlarda depresyonun önlenmesinde, erkeklerde prostat kanserinin oluşma riskini azaltılmasında ve her iki cinsiyette de felç ihtimalini düşürmekte etkili olduğu gösterilmiştir. Daha sonrasında yapılan araştırmalara baktığımızda aynı etkilerin normal kahve ve kafeinden arındırılmış kahve içen bireylerde de eşit olarak göründüğü rapor edilmiştir; yani bu etkilerin kafein ile bağlantılı olmadığı gösterilmiştir. Devam eden araştırmalar ise kahvenin bir çok hastalık üzerindeki etkilerini göstermektedir:

Alzheimer Hastalığı: Çalışmalar sinir hücrelerinin çevresini saran yağlı membranda bulunan beta-amyloid ismindeki yapışkan özellik gösteren proteinlerin bir araya toplanarak oluşturdukları plağın, Alzheimer hastalığının oluşmasında etkili olduğunu göstermektedir. Bazı öncü çalışmalar kanıtlamaktadır ki kahve, beta-amyloid plaklarının oluşmasına karşı aktiflik göstermektedir.

Kanser: Östrojen-negatif (ER-) meme kanseri, rahim kanseri ve prostat kanseri gibi kanserler üzerinde risk azaltıcı etkisi olduğu gözlenmiştir. Kanser önleyici etkinin sebebinin kahvenin sahip olduğu antioksidan etkiden ve iltihap önleme özelliklerinden geldiği düşünülmektedir. Ama her kanser türüne olumlu etkisi var demek de çok doğru değildir, çünkü yapılan başka bir çalışma da göstermektedir ki kahvenin özefagus (yemek borusu) kanseri üzerinde olumlu yada olumsuz bir etkisi bulmamaktadır.

Diyabet (Şeker Hastalığı): Kahvenin, insülin ve kan şekeri seviyelerini etkilemesi ile kısa süreli olarak diyabeti tetiklemesinin geçici bir durum olduğu düşünülmektedir. Araştırmalar göstermiştir ki; günlük sınırlar içinde kullanıldığında riski düşürmektedir, hatta aşırı alımlarda (4-6 cup) bu olumlu etki daha da artmaktadır. Kahvenin bu olumlu etkisinin, insülin ve kan şekeri seviyelerini etkileme özelliğine sahip adiponektin hormonunun miktarını arttırmasından kaynaklandığı düşünülmektedir.

Kalp Krizi: Kahveyi çok içen kişilerde, kalp krizi riskinin artması ile ilişkili bazı faktörlerin (homosistein) arttığı bilinmektedir. Ama günde ortalama sınırlarda (1-3 cup) kahve tüketiminin az da olsa kalp krizi geçirme riskini düşürdüğü gösterilmiştir. Koruyucu etkinin ise kadınlarda daha fazla olduğu gözlenmiştir.

Karaciğer Rahatsızlıkları: Kahve içmek, karaciğer hasarına ve iltihaba sebep olan enzimlerin miktarının azalması ile ilişkilendirilmiştir. Yine kahve; hepatit C hastalarında, tedaviye verilen yanıtı arttırmaktadır. Bazı bulgular ise karaciğer kanserine karşı koruyucu etkiye sahip olduğunu göstermektedir. Filtrelenmemiş kahvede bulunan "cafestol" ve "kahweol" maddelerinin bu olumlu etkiye sebep olduğu düşünülmektedir.

Parkinson Hastalığı: Çalışmalar göstermektedir ki kahve tüketimi parkinson hastalığına yakalanma riskini erkeklerde %25 oranında düşürmektedir. Kadınlarda ise bu etki daha düşüktür. Beyinde bulunan ve parkinson hastalığından etkilenen striatum bölgesi çok fazla adenosin reseptörü içerir; adenosin ile  benzerlik gösteren kafeinin bu reseptörlere bağlanmasının ise bu bölge üzerinde koruyucu etki sağladığı düşünülmektedir.

Felç: Günde 3-4 cup kahve içmek, felç riskinin azalması ile ilişkilendirilmiştir. Ama düzenli olarak kahve içmeyenlerde; kahveyi içtikten hemen sonra, aniden felç geçirme riski artabilmektedir. O yüzden kişisel önerim, düzenli olarak kahve içmemiz yönünde.

Aşırı kahve tüketiminin tüm bu olumlu özellikleri olumsuz hale getirdiğini ve sağlık açısından zararlı olabileceğini de eklemeyi unutmayalım. 

Kafein ve Etkileri

Kafein dünyada en çok tüketilen uyarıcı maddedir ve davranış üzerindeki etkileri ise amfetamin, kokain ve diğer uyarıcılar ile benzerdir. Amerika'da yapılan bir araştırma göstermektedir ki yetişkin bireylerin %75'i kahve içerek kafein almaktadır (enerji içeceklerinin tüketimini de hesaba katarsak, kafein tüketim oranı daha da yükselmektedir).

Kahvenin ne kadar ve nasıl kavrulduğuna veya çekirdeğin türüne göre değişkenlik göstermekle birlikte; 1 cup kahve ortalama 100 miligram (mg) kafein içermektedir. Bu miktar; yeşil çayda yarı yarıya veya üçte bir oranına kadar düşmesine rağmen, kavrulmuş siyah çayda kahvedeki kadar bulunmaktadır. Kafeinsiz kahve de ise bu miktar ek işlemler ile 2-4 miligrama düşürülmektedir. Kafein alımı için ise ölümcül seviye 10 gram olarak kabul edilmektedir; yani ölümcül seviyede kafein alabilmek için 100 cup kahve içmek gerekir, ki bu miktarda kahve içsek bile vücudumuz bu kadar kahveyi kaldırmayacağı için kusma ile dışarı atacaktır. Yani teoride aşırı kafeinden ölmek mümkün olsa da pratikte bu pek mümkün değildir.

Kafein mide ve ince bağırsakta absorbe edilir ve sonrasında tüm vücuda ve beyne gönderilir.  İçildikten 30 ile 45 dakika sonra kandaki maksimum seviyesine ulaşan kafein 9 ile 10 saat kadar kanda dolaşmaya devam eder ve bu süre zarfında karaciğerde metabolize edilerek tüketilir. 

Doğum kontrol hapları kafeinin metabolize edilme süresini uzatırken; sigara veya marihuana tüketimi ise bu süreyi azaltmaktadır. Araştırmacılar kafeini metabolize etmeye etken bir genin varlığını da göstermişlerdir; ki bu da bize neden bazı kişilerin kafeinden hiç etkilenmezken bazı kişilerin kafeine hassas olduklarını göstermektedir. 

Kafeinin beyinde hedeflediği birçok bölge olmasına karşın bunlardan en baskını adenozin reseptörleridir. Normal şartlarda adenozinin bu reseptörlere kimyasal olarak bağlanması beynimizdeki hücrelerin aktivitesini azaltan ve uykuyu tetikleyen bir etki yaratır. Kafein ise adenozin ile benzerlik gösterdiği için bu reseptörlere bağlanarak adenozinin bağlanmasını önler; bu sayede hem bağlı olan adenozin miktarı düşerken hem de kafeinin bağlanması bir takım reaksiyonları tetikler. Bu reaksiyonların başında dopaminin ve beyinde bulunan uyarılma, haz ve düşünme bölgelerinin aktive edilmesi gelmektedir. 

Beyin dışında kafein vücutta, performans ve kas kasılmalarının kuvvetini arttırıcı etkiye sahiptir. Yorulmayı da psikolojik ve fizyolojik olarak azaltmaktadır. Yine de vücut üzerinde olumsuz etkileri çok daha fazladır. Kan basıncını arttırır, damar sertliğine sebep olur; homosistein, insülin ve kolesterolü yükseltir.



Haftaya yazımın ikinci kısmını yayımlayacağım. Hangi çekirdekler ve hangi kahve yapma yöntemleri daha sağlıklıdır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Espresso 101: Kafe Terminolojisine Giriş

İdeal Kahve: Lezzet Ayrıntıda Gizlidir

Kahve Tarihi 1. Bölüm: Kahvenin Doğuşu